Kültürler arası sağlanan etkileşimin en güçlü destekçilerinden biri sanattır. Sanat, iki uç noktayı,
zıtlıkları, benzerlikleri ve nicelerini bir araya getirebilen nadir değerlerden bir tanesidir. Oryantalizm ve oksidentalizm de sanat ile konuşabilen iki kavram.
Oryantalizm, Batı’nın Doğu’yu nasıl gördüğünü anlatmak için kullanılan bir kavramken; oksidentalizm ise Doğu’nun Batı’yı nasıl algıladığını temsil eden bir kavramdır. Her iki fikir de kendi içinde barındırdığı önyargı ve hayranlık arasında denge kurar. Sanat, tam bu noktada ortaya çıkan dinamikleri gerçeklikle buluşturarak bireyin hem sesi olur hem de karşı tarafın sesini duymasını sağlar. Peki bu iki kavram sanata nasıl yansımıştır?
Jean Auguste Dominique Ingres- Türk Hamamı
1862 yılında icra edilen bu eser, hamama gitmiş kadınların yer aldığı bir resimdir. Doğu’nun gerçek yaşamından ziyade Batı’nın hayal gücüne dayanan bu tablo, erotize edilmiş şekilde sunulmuştur. Resme ilişkin yapılan eleştirilerden biri Batı’nın fantezilerinin somut örneği olduğu yönündedir.
Lord Byron- Doğu’nun Masalları
Yazdığı şiirlerde Doğu’ya vurgu yapan şair Lord Byron, oryantalist edebiyatının temsilcilerinden biridir. Doğu, Byron’un eserlerinde romantik bir kaçış yeri ve tehlikeli bir macera alanı olarak kurgulanmıştır.
Chen Cheng-po- Batı’nın Renkleri
Doğu’nun modernleşmeye devam ettiği 20. yüzyılın başlarında, kendi yerel değerlerini koruyarak Batı’dan esinlenen bazı sanatçılar ortaya çıktı. Bu isimlerden biri, Batılı perspektif teknikleri ile geleneksel Çin temalarını harmanlayan Chen Cheng-po oldu.
Doğu’nun gözünden Batı’yı anlatan Cheng-po, eserlerinde çarpıcı ve cesur renkler kullanıyordu. Batılı perspektif ve kompozisyon anlayışını, Tayvan’ın tropikal bitki örtüsü, mimarisi ve halk yaşamını yansıtan unsurlarla birleştirdi. Bu sayede Doğu’nun modernleşme sürecine görsel bir katkı sağlamış
oldu.
Yukio Mishima- Altın Köşk Tapınağı
Batı kültürüne ilişkin düşüncelerini ve Doğu’nun sahip olduğu özgün güzellikleri romanlarında
betimleyen Mishima, Batı’ya hem hayrandır hem de eleştirel bir mesafesi vardır. Bu durum,
oryantalizm ve oksidentalizmin kendi içinde barındırdığı ikililiğe güzel bir örnek teşkil ediyor.
Mimarinin kavramsal dokunuşu
Oksidentalizm ve oryantalizm birbirinin tam zıttı iki kavram gibi gözükse de aslında öyle değiller. Her ikisi de Doğu’dan ve Batı’dan bahseder evet ama bunu bir karşı çıkma veya cevap verme olarak kullanmaz. Belli durumlarda bir araya gelebilirler mi? Belki.
Batılı bir mimar olan Le Corbusier, Hindistan’da yer alan Chandigarh kentinin tasarımcısıdır. Batı’nın sahip olduğu modern mimari anlayışını, Doğu’daki Hindistan’ın gereksinim duyduğu yerel kültürel ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlamış bir isimdir. Bu sayede iki kavram arasında etkileşim kurduğunu söyleyenler de olmuştur.
Doğu’nun sofistike ve ince estetiği, Topkapı’nın zarif yapısında kendisini gösterir. Batı’da bulunan Versay Sarayı ise Batılı güç ve ihtişam anlayışının bir sembolüdür. Her iki yapı da kendi kimliklerini şekillendirir. Batı ve Doğu, sanat aracılığıyla birbirine duyduğu hayranlık ve merakı besler ve irdelerken; var olan kimliklerini de yeniden tanımlamak için çaba sarf eder. Bu bağlamda sanat, iki dünya arasında bir köprü kurar; ama bu köprü, her iki tarafta da farklı algılar ve hikâyelerle inşa edilir.
Oryantalizm ve oksidentalizmin estetik zenginliğini sanat açığa çıkarır. Onların ideolojik ve politik duruşlarını sorgulamanın yanı sıra; her iki perspektifin de ‘öteki’ algısı yaratmasına izin verir. Bu iki kavramın yarattığı imgeler, tek taraflı bir anlatının ötesine geçebilme potansiyelini her zaman taşıyacaktır…